Eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gazze'ye yardım ulaştırmak için yola çıkan ve İsrail tarafından saldırıya uğrayan Sumud Filosu'yla ilgili açıklama yaptı.
"Gönüllülerin her birini alınlarından öpüyor ve tebrik ediyorum"
Arınç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı:
"Gazze ablukasını kırarak insanî yardım ulaştırmak amacıyla yola çıkan dini, milliyeti, dünya görüşü ve kadın ya da erkek olması hiç fark etmeyen gönüllülerden oluşan Sumud Filosu, maalesef katil İsrail devletinin saldırısı sonucu yoluna devam edemedi. Tutuklanmalarının ardından ülkemize gönderilen gönüllülerin her birini alınlarından öpüyor ve tebrik ediyorum. Onlar, Sumud Filosu ile bütün dünyanın dikkatini Gazze’ye çekmeyi başarmışlar ve amaçlarına ulaşmışlardır.
31 Mayıs 2010’da Mavi Marmara gemisi ile birlikte 6 gemiden oluşan filo, içerisinde 36 farklı ülkeden 700’den fazla gönüllü ile Gazze’ye insanî yardım ulaştırmaya çalışırken yine katil İsrail devletinin uluslararası sularda düzenlediği saldırıya maruz kalmıştı. Bu saldırıda 9’u Türk vatandaşı, bir tanesi de Türk asıllı Amerika vatandaşı olan 10 gönüllü şehadete kavuştu bir yıl sonra da yaralı gazilerimizden biri Ankara’da vefat etti. Gemilerdeki tüm insanî yardım malzemesine el konularak İsrail’e götürüldü. O dönem Başbakanımız olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu Güney Amerika’da ziyaretlerde bulunuyorlardı. Başbakan vekili olarak duruma benim vaziyet etmem gerekmişti. Kriz masasını topladık ve gereken tedbirleri aldık. Sayın Davutoğlu, Başbakanımızı gezisinde bırakarak New York’a gitti ve BM Güvenlik Konseyini Toplantıya çağırdı ve İsrail’in terörizmini lanetleyen, Gazze konusunda geçmiş BM kararlarına dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Türkiye bunun üzerine İsrail ile ilişkilerini sonlandırdı ve Mavi Marmara’ya yapılan saldırı neticesinde Türkiye, İsrail’e üç şart sundu.
Birincisi, İsrail açıkça özür dileyecek. İkincisi, hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödenecek. Üçüncüsü ise Gazze’ye uygulanan abluka kaldırılacak. İsrail bundan ancak 3 yıl sonra 22 Mart 2013 günü özür diledi. O gün Sayın Başbakanımız beni arayarak Genel Merkezimize davet ettiler. Girdiğimde “Hayırlı olsun, gözün aydın” diyerek Netenyahu’nun biraz önce telefonda özürlerini ilettiğini aktardılar, Dışişleri Bakanımız da oradaydı. O tarihte ABD Başkanı Obama İsrail’deymiş ve ısrarla Netenyahu’ya Türkiye’den özür dileyip dilemediğini sormuş. Özür dilenmediğini öğrenince de telefonunu açmış şimdi derhal Türkiye Başbakanından özür dileyeceksin demiş. Netenyahu’da mecburen özür dilemiş. Sayın Davutoğlu da bu sözde kalmasın diyerek içerisinde “özür” kelimesinin geçtiği resmi notanın da gönderilmesini talep ettiler ve ben de oradayken kısa bir süre içerisinde yazılı olarak özür beyanı geldi ve nota ile de teyit edilmiş oldu. Bundan sonra Sayın Başbakan bana döndü ve “Artık sıra tazminat meselesinde, görev sende, bu süreci sen yöneteceksin.” dedi.
Ben de Bakanlar Kurulu’nda ertesi gün açıkladım ve süratle çalışmalarımıza başladık. Benim hükümette bulunduğum süreç, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra bitmiş ve aktif siyasetten ayrılmıştım. Bu zamana kadar tazminat konusunda oldukça mesafe kat etmiş ancak somut bir sonuca henüz varamamıştık. Tazminat konusu hemen hemen 2016 yılı sonlarına doğru İsrail ile ülkemiz arasında imzalanan bir sözleşme ile sonuçlanmıştı. Mavi Marmara Saldırısı’nda şehit olan tüm vatandaşlarımızı rahmet ve şükranla anıyor; gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum. Soykırımcı İsrail devletinin bu günahları sebebiyle yıkılmasının mukadder olduğuna inanıyorum. Bu süreçte Türkiye’nin yanında yer alarak Netanyahu’ya özür dileten dönemin ABD Başkanı Obama’yı ve bana tazminat konularından her zaman destekte bulunan ve 2013 Kasım’ında bizzat bu konu özelinde ABD’ye ziyarette bulunarak kendileriyle görüşme yaptığım dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’a teşekkürlerimi sunuyorum. Bu konuda yaşananlar ve yaptığımız çalışmalar yakında çıkacak olan kitabımda da ayrıntılı şekilde aktarılmıştır."