Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Nazım Karalezli, kas-iskelet sistemi tümörlerine dikkat çekti. Kemik tümörlerinin iyi huylu ve kötü huylu (kanser) olmak üzere ikiye ayrıldığını belirten Karalezli, kötü huylu tümörlerin hem kemiğin kendi kanserlerinden hem de vücudun başka bölgelerinden sıçrayan metastatik tümörlerden kaynaklanabileceğini söyledi. Metastatik tümörlerin en sık akciğer, meme, böbrek, tiroid ve prostat kanserlerinden kemiğe yayıldığını aktardı.
Belirtilerin hastalığın türüne göre değiştiğini vurgulayan Karalezli, özellikle dinlenme ve gece ağrısının önemine değindi. “Ağrı vücudun savunma ve uyarı mekanizmasıdır” diyerek uzun süren, giderek artan ve ilaçlara yanıt vermeyen kemik ağrılarının ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti. İstatistiklere göre primer kemik tümörleri 10-20 yaş arasında, metastatik tümörler ise 50 yaşından sonra daha sık görülüyor.
Tanı ve görüntüleme yöntemleri
Kemik tümörlerinde kan testlerinin sınırlı kaldığını ifade eden Karalezli, en çok kullanılan tanı yöntemlerinin röntgen, tomografi, MR ve sintigrafi olduğunu söyledi. Kesin tanının ise biyopsi ile konulduğunu belirtti. Patolojik kırıklara da dikkat çeken Karalezli, normal travma ile oluşmayacak kemik kırıklarının altında genellikle kemik erimesi veya tümör gibi nedenlerin yattığını vurguladı.
Tedavi ve yanlış bilinenler
İyi huylu tümörlerde bazen yalnızca takip yeterli olurken, kırık riski, sinire baskı veya deformite varsa cerrahi uygulanabiliyor. Kötü huylu tümörlerde ise cerrahi temel tedavi yöntemi olup, bazı durumlarda kemoterapi ile birlikte uygulanabiliyor. Karalezli, uzvu koruyucu yöntemlerin geliştiğini ve ampütasyonun nadir uygulandığını belirtti.
Toplumdaki yanlış inanışlara da değinen Karalezli, “Tümöre neşter vurulursa azar” gibi düşüncelerin yanlış olduğunu vurguladı ve patoloji sonuçlarının takip edilmesinin önemini hatırlattı.





