Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ülküsü, İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçora, Ziya Gökalp ve Türk Ocaklıların tezlerinin Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından ustaca teoriden pratiğe geçirilmesiyle hayat bulan Türkçülük Ülküsüdür. Göktürkler de sonra geçen yüzyıllarca süren bir bekleyiş sonunda Anadolu da kurulan yeni Türk Devleti, kurucu irade Türk Milletinin adı ile kurulmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Kurulduğu ve ebediyen yaşayacağı coğrafyanın adı Türkiye'dir.
Hayatın her alanında asli unsur Türk vardır. Türk Milleti unutturulan ve unutturulmaya çalışılan milli karakterini, kültürünü, tarihini, dilini her vesile ve her vasıta ile hatırlayacak, öğrenecek ve çağdaş medeniyetler üzerine çıkacaktır. Türk milleti ki Cumhuriyeti kuran Türk halkıdır, hedefine '' muhtaç oldukları kudretin damarlarındaki asil kanda mevcut olduğunu '' bilerek, kendine güvenerek, çalışarak ve öğünerek yürüyordu. Bu inançla '' az zamanda çok büyük işler '' yapmış idi. '' Yaratılanı Yaratandan ötürü hoş görme '' anlayışına sahip olduğundan dolayı ırkçı değildi.
Türk, Atatürk, Gazi Mustafa Kemal'in, ''Beni bir Türk anası doğurdu, Türk anaları daha nice Mustafa Kemal'ler doğurmayacaklar mı? '', Yaradılışımdaki yegane fevkaladelik varsa o da Türk olarak yaratılmaklığımdır. ''sözlerini zihnine, benliğine kazımış, Atasının izinden hak ettiği yarınlara yürüyordu.
Türkiye'nin her köşesinde Türk milliyetçileri, okuyor, düşünüyor, okutuyor ve anlatıyorlardı.
Daha 05 Ağustos 1942 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde zamanın Başbakanı Şükrü Saracoğlu:
'' Biz Türk'üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu istikamette çalışacağız. '' diyerek devletin ülküsünü dile getirmiş idi.
Ancak, İkinci Dünya Savaşı sonlarına doğru, Sovyetlerin başarı kazanmaları, Almanların her cephede gerilemeye başlamaları, Amerika'nın desteği ile İngiltere'nin güç kazanması, hükümetin adeta Osmanlı son dönemleri Tanzimatçı kafası ile hareketine sebep oldu. Galiplere şirin görünmek için o güne kadar devlet siyaseti olan Türk Milliyetçiliğine cephe alınmaya başlandı.
Büyük Türkçü Düşünür ve yazar merhum Hüseyin Nihal Atsız Bey, özellikle Milli Eğitim Bakanlığındaki komünist kadrolaşmayı görüyordu. Nihayet, 01 Mart 1944 ve 01 Nisan 1944 tarihlerinde Orhun dergisinde Başbakan Şükrü Saraçoğlu'na hitaben, tehdit, tehlike ve kadrolaşmayı anlatan iki açık mektup yayınladı. Mektuplarda adı geçen Sabahattin Ali, kendisine suç atfedildiği ve hakaret edildiği iddiası ile Atsız Beyi mahkemeye verdi.
Mahkeme 26 Nisan 1944 günü Ankara Adliyesinde başladı. 03 Mayıs 1944 günü yapılan ikinci duruşmada, Türk Gençliği mahkeme salonunu ve çevresini doldurur. Atsız Bey beraat eder. '' Yaşasın Türk Adaleti '' nidaları ile binlerce genç Ulus Meydanına yürürler. Türk Gençliği Milli Devlet Ülküsüne ve bu çerçevede hareket eden Atsız Bey şahsında bütün Türk Milliyetçilerine o gün sahip çıkmıştır. Bu sebeple Atsız Beyin istekleri ile 03 Mayıs 1954 tarihinden itibaren bu gün '' Türkçüler Günü '' olarak anılmaya ve kutlanmaya başlamıştır.
Bu gelişmeler ve olaylardan dolayı İsmet İnönü 19 Mayıs 1944 tarihinde Türk Milliyetçilerini itham eden ve suçlayan nutkunu irad etmiş ve talimatları doğrultusunda Türk Milliyetçiliği yargılanmıştır.
03 mayıs 1944 Türkçülük davası (2) neden yargılandılar?
Yavuz Elbirler
Yorumlar